Ana Sayfa
Kimdir?
Çalışma Alanları
Galeri
Yazılar
Verilen Eğitimler
İletişim
 Hızlı Erişim
- Ana Sayfa
- Hakkımızda
- Hizmetlerimiz
- Duyurular
- Galeri
Köşe Yazıları
- Videolar
- İletişim
 Son Eklenen Yazılar
  YAVAŞLA/dım (sonunda:)
 
YAVAŞLA/dım (sonunda:)
Nuray Büyük oku
  YHT KAZASI/İLETİŞİM KAZASI
 
YHT KAZASI/İLETİŞİM KAZASI
Nuray Büyük oku
  KURTULMAK İSTİYORUM
 
KURTULMAK İSTİYORUM
Nuray Büyük oku
  ANLADIM
 
ANLADIM
Nuray Büyük oku
tüm yazılar
Köşe Yazıları
Ana SayfaNuray Büyük « geri dön
AZAR AZAR BİR 'PAZAR' günü
Güneş çok etkileyici idi. Pırıl pırıldı. Sıcacıktı. Davetkardı. İşlerim vardı. Yazmam gereken yazılar. "Olsun, fırsat bu fırsat" dedim ve davete icabet ettim...

Yola koyuldum. Daha ilk dakikalarda dışarı çıktığıma memnun oldum. Hedef Karasu ilçesiydi. kavşağa doğru ilerledim ve sola sinyal vererek Kaynarca yoluna döndüm. Bazen yolda rota yeniden belirleniyormuş... Kara-su karardıysa, kaynar-ca'da belki kaynarsa, temizlenir kaynayan birçok şeyde biriken mikro organizmalar...

Gidip keşfetmek gerekir yenileri. Manzara müthiş. Yola devam.

Kınamayın kimseyi, aynı şeyi yaşamadan ölmezsiniz. Kızmayın kimseye gün gelir anlarsınız. Bu kadim uyarı bende de tecelli etti. Radyodaki müzik yüksek tempolu. Açtım radyonun sesini. Volüme: 30. Babasının arabasını  çalıp, gezen gençler gibi. (O gençleri azıcık kınamıştım:))Yüksek ses, kimin umurunda desibelin vereceği zarar. Kafamdaki sesler biraz sussun. Belki dışarıyı dinlerken, düşüncelerin uğultusu sakinleşir. Aylin Urgal'dan nostaljik bir şarkı çalıyor... Sakın Ağlama Ardından.

Camı açtım. İçeri temiz havayla dolan rüzgar. Dikiz aynamda takılı beyaz keçeden maket semazenimi döndürüyor.. Tennuresi üzerinde. Yani beyaz kefeni. Başında  Sikkesi var. Yani mezar taşı. Biraz yavaşladım. Ahh ölüm! Sevgili ölüm! Hazırım. Kapı açık buyur istediğin zaman.

Kaynarca ilçesine girince bu ilçede tanıdığım sabır abidesi, güzel insan Nigar Kula hanımefendiyi sessizce selamladım  İlçenin merkezinden yukarı doğru  tırmanan bir yokuş var. Manzara ve bulutlar müthiş. Hayret ve hayranlıkla izlerken, yolu kaçırmışım. Yanlış yola girmişim. Bozuk satıh, düştüğüm çukurlar olmasa devam edecektim. 'Karaağaç/Pınardüzü' köyüne kadar... Bilmem ağaçları kara, pınarları düz müdür? ama yol yanlıştı kesin. Cebeci /Kefken ilçesine gitmiyordu. Hedeften sapmıştım. "Yanlış hesap Bağdat'Tan dönüyor"idi

Önümde kocaman bir kamyon. Üzerinde usulsüzce yüklenmiş saman balyaları. Yol daraldı. Yol biraz virajlı. Geçiş vermiyor. Olsun, bazen tıkanır. Önüne geçenler olur. Yolunu tıkayanlar olur. Yavaşladım. Arkama araçlar yığılınca... Mecburen, istemeden, gönülsüzce, biraz da artık kızgınca korna çaldım; bir de üzerine selektör yaptım. Ve sonunda kamyonu geçtim. yola devam. Dikiz aynasından baktım... Arkada bıraktığıma..

Kapri. Cebeci ilçesinde müthiş bir koy. Kayalıklar var, yaradanın dantel gibi işlediği kayalıklar. Hava müthiş. Oksijen bol. Derin nefes aldım. Sonra içime çekip de artık süresi dolan havayı boşalttım. Kayaların üzerine oturdum. Sertti. Ama soğuk değildi. Rahattı. Ağırladı beni adı kayalıklar olsa da yumuşakça. 

Dolandım.Alan aslında küçük. Ama huzurlu. Yerde bir papatya gördüm. Issız yerlerde, soğuk havalarda, ayak altında açıvermiş. Her an ezilebilir.Yanına diz çöktüm. İncecik beyaz yüzünü sevdim. Baktım yanında söndürülüp atılmış bir sigara izmariti var. Papatyanın umurunda değil. Onun tek potansiyeli var. Açmak. toprağı delip yukarı çıkmak.Vazifesini yerine getirmek.Mütevazice. Bunun için acaba ben papatyaları bu kadar seviyorum. Bir kare fotoğrafını çektim. İzinsizce ama ruhsat vermişcesine. Vedalaştım papatya ile.

Yola devam. Azar azar gezmek görmek lazım.Güzergah Cebeci. Muazzam bir sahil ve deniz beni karşıladı. Yürüyüş yolu çok güzel. Sahil de boş, deniz de boş. Hava soğuk. Sezon bitmiş. Herkes çekilmiş. Kısacık tatil ve yaz bitmiş. Sessiz. Sadece dalgalar var, ve dalgaların sesi. Orkestra müthiş. Nota bilemem. Çözemedim ama dinledim...

Dalgalar. Uzaktan büyükçe, havalıca, beyazca, köpüre köpüre geliyor.Çarpınca sahile kayboluyor.Tekrar deniz oluyor. Var olan dalga yok oluyor. Dalga gibi görünenin de deniz olduğu aşikar. Var ama yok. Yok ama var.  Zihnimin dehlizlerinde "Vahdet-i Vücud" öğretisi geçit resminde beni selamlıyor. 

Aç köpekler geziyor, çöpler arasında. Kapatılan dükkanlar, işletmeler. Sağlıklı yaşamaya niyetli yürüyüş yapanlar var. Az da olsa bu güzel pazar gününün kıymetini bilenler de var. 

Hedef Kerpe. Küçük bir sayfiye yeri. Sessiz. Sahilde fotoğraf çekimi yapılan iki çift. Ayakları kumda, elleri birbirine geçmiş,  arkalarında denizi bırakmış... Umarım ileri de de birbirlerine öyle yakın olurlar. Yine feminist damarım tuttu. O saçma sapan 'gelinliğin' etekleri ve tarlatanın içinde kaybolmuş bir kadın. yürüyemiyor şimdiden... Eteklerini iki kişi topluyor  olduğu halde. Ve üşüyor açık omuzları sırtı. Damat kardeşimin sırtı pek. Ceketi üzerinde sıcacık. Ayağında kılıç gibi ütülü, dar paça pantolonu. Rahat da yürüyor. Baştan yanlış kodlanıyor bir çok şeyi, sonra... Sonra kadını koruma şiddeti önlemek için " Alo 183" hatları aç, kadın sığınma evleri aç, kanunlar çıkart, bir sürü uzmanı çalıştır birimlerde. Ah! önce adetler ve toplumsal cinsiyet rehabilitasyon edilse. (Merak eden olur belki, ben gelinlik giymedim düğünümde. Hayır kaçmadım eşime. 13 kasım 1988 düğün ile evlendik. O gün giymedim Bugün yine giymem. tasarımı bana ait beyaz bir elbise giydim.)

Kerpe sahilinde safça bir adam. Etrafa bakıyor. Gülüyor. Biraz farklı ve garip.Meczup mu? Deli mi? Sahi kim akıllı? Radyo da haberler. Somali Magaduşi de, Yine terör. 180 ölü 225 Yaralı var. Türkiye'den yardım için uçak gönderiliyor. Aynı uçak yaralıları güzel ülkeme getirecek. Şimdi kim akıllı? Kim deli? Akıllılar gülmeyi bile unuttu. Kan dökmekten, vakitleri yok.

Yola devam. Dönüş başladı.Her gidişin bir de dönüşü var. Daire tamamlanıyor. Levhaları takip ediyorum. Kaç kilometre var? Kaç kilometre kaldı, Sakarya'ya. Azar azar yaptığım pazar gezim bitiyor... Kaç ay/yıl kaldı, son durağa. Yaklaştım şehrime. Sağ tarafımda 'Sakarya Büyükşehir Emirdağ Aile Mezarlığı' Kulağımda şu dizeler: "Ana rahminden geldik şu dünya denen pazara, bir kefen aldık döndük mezara:" Azar azar bu pazarın alışverişi de bitiyor...

Aynı kavşağa geldim. Artık eve dönüş. İnsanın bir evi olması çok büyük bir nimet. Semada seferini tamamlayan,beni bu güzel yolculuğa çıkaran güneşte ışığını soldurmuş. Gruba girmiş... Batıyor. Batarken benim coğrafyamda, doğuyor başka coğrafyalara... Güneş de olsa batıyor. Gün de olsa bitiyor. Bu durum, her gün gördüğümüz, alıştığımız muhteşem bir takdir.
 
Eklenme Tarihi: 08/05/2018
 
 
Yazılarla ilgili tüm hukuki sorumluluk yazıyı yazan kişiye aittir.
 
Önceki Sonraki
 
Ana Sayfa | Kimdir? | Çalışma Alanları | Galeri | Yazılar | Verilen Eğitimler | Etiketler | İletişim | Facebook © Tüm Hakları Saklıdır