"Gelmeyin" dedim ama dinlemediler. "Ben giderim" dedim ama onlar da geldiler. Beklediler. Gözleriyle bedenleriyle konuştular... Ben otobüsde onlar terminalde aramızda şeffaf bir cam. Engel mi? Evet, bedenler için engel. Engel mi? Hayı,r yürekler için engel değil. Kardeş ise cansa ayrılırken bile ayrılamaz. Abla ise abi ise beş dakikayı kar sayar ve bekler... Beklediler...
Eller. Eller, eylemin ebesi. Eller, sevginin nesnesi. Eller, zulümün kirlisi. Eller, üretmenin adresi. Eller, tüketmenin girdisi. Sevgide de, hasrette de, özlemde de ve maalesef öfkede de başrol oyuncusu. Salladık ellerimizi birbirimize. Dil yerine de kelam etti. Gönül yerine de haykırdı. Bir sağa bir sola giderken ne çok şeyi söyledi...
Her yolculuk gibi üç günlük Ankara seyahati de bitmişti. Otobüsün dönen tekerleri yolcular, birilerinden ayırırken, birilerine kavuşturuyordu... Menziller değişse de yolculuk devam ediyordu. Artık el sallamıyorduk, artık birbirimimizi de göremiyorduk. Ancak kardeş isen, can isen bunlara gerek yok; ortak DNA da titreşiyorduk zaten. Sadece DNA'da mı evrensel enerjide de titreşiyorduk.
Teşekkürler canlarımm. |