"Ben sana nereye gidiyorsun dedim sen gidip onlara sordun... Aracın önündeydim" dedi. Önce anlamadım... Durakladım. Sonra hissettim. Alınmıştı... Hiç tanımadığım biri bana küsmüştü resmen... "Ben seni görmedim ki .."dedim şaşkınca. Savunurcasına. Kafası hala yerdeydi, seyahat edeceğim aracın muavini. Görsem sana cevap vermez miyim genç adam, özür dilerim" dedim... Kırgınca çantamı aldı ve bagaja koydu. "Sen bana şimdi araçta çayda vermezsin" diyince "veririm" dedi biraz mütebessim...
İnsan. Görülmek istiyor, duyulmak istiyor, farkedilmek istiyor. Tanımadığı tarafından, tanıdığı tarafından, yaradanı tarafından. Belki de en çok kendi tarafından. Ne zordu farkedilmemek!
Varoluşsal bir sancı bu. Ontolojik bir süreç. Teolojik bir yaklaşım bu...
Bu bir yolculuk... Bu bir sefer. Bazen araçla/ bazen araçsız. Başlangıçta öteki ile varız.. Sonra kendimizle varız. Sonra hiçlik ile varız. Sonra mı? Bilmiyorum.