Aylarca izledim. Temel atılmasına şahit oldum. Yükselen kolonlar, örülen duvarlar. Yeni moda duvarlar yerine kocaman camlar. Camların montajı. İskelede çalışan işçi kardeşlerim. Soğukta ve ayazda üzerlerinde ince bir montla saatlerce çalışan emektarlar. Onlar iskelede yürürken kalbimde dualar...
Ofisimdeki odamda, oturduğum koltuğun tam karşısında yapılan inşaat idi, bu izlediğim. Karşımdaki koltukta, hayata bakışlarını, tavırlarını, bilişlerini yeniden inşa eden danışanlarım, arka fonda binayı inşa eden kardeşlerim...
Ve ben oturduğum koltukta şahit olduklarım, öğrendiklerim, unuttuklarım, aldanışlarım ve kazanımlarımla kendi inşaatımda bir işçi...
Aylar sonra inşaat son şeklini aldı, led ışıklar takıldı. Güzel mi güzel, estetik bir bina orada arz-ı endam eder oldu. Ben ofisimden memnunken, yerime alışmışken, evsahibim güvenilirken... Sesler, komşu spor salonundan gelen sesler sebebiyle keyfim kaçtı. Komşuma ses, müzik, tempo lazım iken; bana sessizlik, sakinlik, dinginlik lazımdı. Aşağıda spor yaparken, hayattan mola verenler; yukarıda bizim ofisde konuşurken hayattan mola verenler vardı...
Aradım bulamadım. Aslında çokta aramadım. Yeni bir ofis bulmak, taşınmak, alışmak gözümde büyüyordu. Ama artık yedi yıldır kaldığım yerin takvimi dolmuştu. Dünyanın geliş ve dönüşü oluyordu da, ofisin girişi ve çıkışı olmaz mıydı? Olurdu. Oldu da. Ani bir kararla gittiğim yeni o komşu binadan, bir ofis tutmuş olarak döndüm. Hayat bu... Yaşadığından ayrılırsın. Yabancıyla kaynaşırsın. Gitmem/gidemem dediğinden gidersin...
Ve bugün, taşındığım yeni ofisden bu kez, eski ofisimin tadilat sebebiyle sökülen cam ve çerçevelerini izledim...
İçerisinden izlediğim dışarıdakinin, şimdiki içerisinden izlediğim dışarısıydı. Takılmış olan camların arkasından, çıkarılan camları izliyordum...
Dışarısı/içerisi, eskisi/yenisi, yapılanı/yıkılanı neydi? Kime göreydi? Bunların hepsi rüyanın içerisindeki rüyaydı. |